Türkiye'de Sol Zihniyetin Devrim Adı Altında Düzeni Bozma Çabası
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana birçok siyasi ve sosyal değişime sahne oldu. Ancak ne zaman sokak olayları, protestolar, kaos ve devlet düzenine zarar veren eylemler gündeme gelse, sahnede hep sol görüşlü grupların olduğunu gördük. Tarih, ideolojik çatışmaların en büyük göstergesidir ve Türkiye’de de yıllardır değişmeyen bir gerçek var: Düzeni bozmak, sokakları yangın yerine çevirmek ve devlete karşı gelmek, sol zihniyetin değişmeyen alışkanlığı olmuştur.
Muhafazakâr kesim, Türkiye’de yıllarca inançlarını özgürce yaşayamadı. Başörtüsü yasakları, eğitim ve çalışma hayatındaki engellemeler, manevi değerlerin aşağılanması gibi sayısız haksızlıkla karşılaştılar. Ancak buna rağmen ne bir polis aracına saldırdılar ne de kamu mallarına zarar verdiler. Muhafazakâr kesim, inancına ve değerlerine saygı çerçevesinde demokratik mücadele vermeyi seçti. Öte yandan sol gruplar, en küçük bahanelerle bile sokakları savaş alanına çevirmekten çekinmedi.
Sokak Eylemlerinin Değişmeyen Sahipleri
Gezi Parkı olaylarını hatırlayalım. Başlangıçta çevreci bir protesto olarak lanse edilen eylemler, kısa sürede devlet malına zarar verilen, kamu düzeninin hiçe sayıldığı bir kaosa dönüştü. Kimlerin sokaklarda barikat kurduğunu, kimlerin polisle çatıştığını, kimlerin kamu araçlarını yaktığını hepimiz gördük. Aynı şeyi 1 Mayıs gösterilerinde, üniversite protestolarında ve sol örgütlerin düzenlediği birçok eylemde de yaşadık. Devletin güvenlik güçlerine saldıran, yolları kapatan, halkın yaşamını zorlaştıran bu zihniyet, her zaman devlete karşı bir başkaldırı içinde oldu.
Muhafazakâr Kesimin Tavrı: Sabır ve Demokrasi
Buna karşın muhafazakâr kesime yönelik alınan sert kararlar hiçbir zaman toplumsal bir ayaklanmaya neden olmadı. Başörtüsü yasağı nedeniyle üniversite kapılarında ağlayan kız öğrenciler devlete isyan etmek yerine sabrettiler ve demokratik yollarla haklarını kazanmaya çalıştılar. 28 Şubat sürecinde binlerce insan mağdur edildi, işlerinden edildi, ama bir kişi bile devlet malına zarar vermedi. Çünkü muhafazakâr kesim, kaos çıkarmayı değil, sabırlı mücadeleyi tercih etti.
Sol Zihniyetin İkiyüzlülüğü
En dikkat çeken nokta ise sol zihniyetin “özgürlük” ve “demokrasi” naraları atarken, kendisinden olmayanlara karşı tahammülsüz olmasıdır. Kendi ideolojilerine dokunan en küçük bir gelişmeye bile saldırgan bir tavırla tepki verirken, başkalarının haklarını gasbetmeyi meşru görüyorlar. Üniversitelerde muhafazakâr öğrencilere yapılan baskılar, inançlı kesime yönelik küçümseyici söylemler ve geçmişte devlet eliyle yürütülen sindirme politikalarına verdikleri destek, bu zihniyetin gerçek yüzünü ortaya koyuyor.
Sonuç
Türkiye’nin yıllardır karşı karşıya olduğu bu durum, artık herkesin gözleri önünde. Devlet düzenini bozmak, sokakları yangın yerine çevirmek, polise saldırmak hep sol grupların elinde bir araç olmuştur. Muhafazakâr kesim ise en ağır baskılar karşısında bile demokratik yollarla mücadele etmeyi bilmiş, devlete ve kamu düzenine zarar vermemiştir. Bu gerçekleri görmezden gelenler, ideolojik körlük içinde yaşamaya devam edebilir; ancak hakikat değişmez: Türkiye’de düzeni bozan, kaosu besleyen ve devletin gücünü sarsmaya çalışan hep aynı zihniyettir!