Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dile getirdiği ekonomi üzerinden Türkiye’ye yönelik oyunların ardındaki güçlerin izlediği en kolay karalama yöntemi, dış piyasalarda Türk ekonomisinin olumsuz olduğu yönünde hazırladıkları raporlar.

Türkiye’deki hiçbir olumlu gelişmeden mutlu olmayan bu kesimlerin, 2017’te yüzde 7,4 gerçekleşen büyümeden duydukları rahatsızlığı ‘fazla büyüme isabetli değil’ söylemi ile manipüle etmeye çalışmaları da dikkat çekti.

Ankara'da okullar açılmadan servis ücretlerine zam geldi! Ankara'da okullar açılmadan servis ücretlerine zam geldi!

FAİZİ ARTIRARAK TEŞVİKİ VURMAK

Bu kesimlerin her olumlu adımı boşa çıkarmaya yönelik çabalarının sonuncusu ise bu yıl üretim, 2019’da ise atılım sağlayacak, 2023 yılında Türkiye’nin ilk 10 ekonomi arasına girmesini kolaylaştıracak olan teşvik paketi oldu. Türkiye’nin gelecekte cari açık, yüksek faiz ve borç prangasından kurtulmasının amaçlandığı, 23 sektörde 35 binini doğrudan 134 bin kişinin istihdamını sağlayacak 135 milyar liralık teşvik paketinin hayata geçirilmesi de uykuları kaçırıyor.

Bu nedenle MB faiz artırmadığı sürece kurların artacağı dile getiriliyor. Merkez Bankası’nın 25 Nisan 2018 tarihli Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına kadar kurları ‘diken’ üzerinde tutarak, faiz artırımı baskısı oluşturuluyor. Böylece 135 milyar lira teşvik alacak kesimlerin yükselen faizler karşısında planladıkları yatırımların gerçekleşmesinin önlenmesi hedefleniyor.

BÖLGESEL ENERJİYİ OLUŞTURACAK

İhracatının ortalama kilogram değerinin 1,5 dolar civarında olan Türkiye’nin bir kalp pili kilogram fiyatının 2 bin 454 dolar olduğu dikkate alındığında orta ve ileri teknoloji üretimini artırması planlanan proje bazlı teşvik paketinin önemini ortaya seriyor. Bu kapsamda faizlerin artırılması ile yatırımların durdurulması amaçlanıyor. Ancak söz konusu kesimlerin çok daha önemli endişeleri paketin sadece Türkiye ekonomisini hareketlendirmeyeceği, ‘bölge ülkeleri ile entegreye imkan’ tanıyacak olması.